TEBLİĞ CİHAD DİĞER DİNLER ÇELİŞKİ ELEŞTİRİ

DİĞER DİNLERDEN OLANLAR VE İYİ İŞLER YAPANLAR CENNETE GİRECEK Mİ?
İdianın gücü:Orta
İddia:
İLGİLİ AYETLER :
Girebilir:
·                     Bakara/62
Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir).
·                     Maide/69
Şüphesiz inananlar (müslümanlar) ile Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir.)

Giremez:
·                     Beyyine/6
Şüphesiz, inkâr eden kitap ehli ile Allah’a ortak koşanlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler.
·                     Al-i İmran/85
Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır
·                     Al-i İmran/19
Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir
·                     Al-i İmran/32
De ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.
·                     Fetih/13
Kim Allah’a ve Peygambere inanmazsa bilsin ki, şüphesiz biz, inkârcılar için alevli bir ateş hazırladık.
·                     Nisa/56
Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz.
·                     Maide/65
Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık.
·                     Bakara/159
İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet eder.
·                     Bakara/161
Fakat âyetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir.
·                     Fatır/36
İnkar edenlere cehennem ateşi vardır. Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler; kendilerinden cehennemin azabı da hafifletilmez. Her inkarcıyı böylece cezalandırırız.
·                     Tevbe/30
Yahudiler, “Üzeyr Allah’ın oğludur” dediler; Hıristiyanlar, “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, daha önce inkar edenlerin sözlerine benzeterek ağızlarında geveledikleri sözdür. Allah onları yok etsin, nasıl da uyduruyorlar!
·                     Maide/72
And olsun ki, “Allah ancak Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kafir oldular. Oysa Mesih, “Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin; kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram eder, varacağı yer ateştir, zulmedenlerin yardımcıları yoktur” dedi.
ayrıca:
·                     Maide/51
Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.
·                     Tevbe/29
Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.

Cevap: 
Özellikle cennete girebilir denilen ayetlerin öncesi ve sonrası verilmediği için çelişki varmış gibi görünüyor.İlgili surelerin tamamı okunduğunda geçmiş kavimlerden bahsedildiği ve kastedilenlerin İslam dini gelmeden önce yaşamış gerçek kitap ehli olduğu anlaşılacaktır.Yani ortada en ufak bir şüphe bile yok.

Özet: Peygamberimiz gelmeden önce diğer dinlerden olup Allah'a inanan ,ve iyi işler yapanlar cennete gidebilecek fakat peygamberimize inanmayan günümüz diğer din mensupları cennete giremeyecektir.
Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.Nisa:48

BİR MÜSLÜMAN KAÇ KAFİRE BEDEL.1'E 10 MU? 1'E 2 Mİ?ALLAH BİLMİYOR MUYDU?
İddianın gücü: Orta
İddia: 
Gaybı bilen yalnızca Allah'tır" ayetlerine rağmen Enfal/ 65-66 da Allah'ın bir müslümanın kaç düşmana bedel olduğunu ancak savaştan sonra bilebildiği anlaşılıyor.

Ayetler:
Enfal-65. Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa iki yüze galip gelirler (1'e 10) ve eğer sizden yüz kişi olursa kafirlerden bin kişiye (1'e 10)  galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler.

Enfal-66. Şimdi Allah sizden yükü hafifletti ve sizde bir zaaf olduğunu bildi. O halde sizden sabredecek yüz kişi olursa iki yüz düşmana galip gelirler (1'e 2 ) , sizden bin kişi olursa Allah'ın, izniyle iki bin düşmana galip gelirler(1'e 2 ) . Allah sabredenlerle beraberdir.

Cevap:
Ayetler silahlı cihadın ne zaman ve hangi şartlarda farz olduğuyla ilgilidir. Allah’ın, bilip bilmemesiyle ilgili değildir. Allah her şeyi bilmesine rağmen, müteşabih olarak edebi bir ifadeyle bildi kavramı Silahlı Cihad farzının hafifletilmesiyle ilgili olarak vurgulanmıştır. Haşa bu Allah’ın bazı şeyleri sonradan bildiği manasında değildir. Kuran İnsana ve Cinlere hitap ettiğinden bir öğretim tarzı olarak, ayetler Muhkem ve Müteşabih olmak üzere iki şekilde inmiştir. 

Enfal/65'teki ayette Allah, Müminlere bahşettiği güç kapasitesini konu etmiştir. Bunun manası, Müminler, Müşriklere karşı bir’e on oranına ulaştığında Müşriklere ve Kafirlere karşı hak ve hukuklarını korumak üzere Silahlı Cihad etmek zorunda oldukları ve güçlerinin buna uygun olduğudur. Müminlere Allah tarafından bu derece güç verilmiş olmasına rağmen, İnsan nefis sahibi olup bir’e on oranına karşı nefsinde zaaf gösterir. Allah’ta bundan dolayı, kolaylık olmak üzere Silahlı Cihad sorumluluğunu, başka bir ifadeyle Silahlı Cihad farzını kolaylaştırarak bir’e iki şeklinde farz kılmıştır. 

Enfal/65. Ayette Müminlerin güç kapasitesinin bildirilmesi Moral güç açısından önemlidir. 8/66. Ayette bir’e iki oranı Silahlı Cihad tan kaçma yönünde gösterilecek her çeşit sayısal mazeretlerin dışlanmasıdır. Artık bundan öte olarak, Müminlerin, kafirlerin zulüm ve baskılarına boyun eğmelerinin mazereti yoktur, anlatılan budur ve dolayısıyla 8/65-66 ayetleri arasında çelişki olması söz konusu değildir.(Bu yazı Allahdostuseyyid tarafından hazırlanmıştır)

Özet olarak; Allah ,ilk ayete Müslümanların kapasitesini (bire on) bildirip ,İkinci ayette ise bir Müslümanın on  kafirle savaşacak kapasitesi olduğunu biliyorum( bildi) fakat sizi hafiflik göstererek bu oranda mecbur tutmuyorum, bire iki oranındayken savaşmakla mecbur tutuyorum diyor

 İNSANLIĞA HAYRI DOKUNMUŞ FAKAT MÜSLÜMAN OLAMAYAN İYİ İNSANLAR SÜREKLİ CEHENNEMDE Mİ KALACAK?
İddianın gücü: Zayıf
İddia: Edison, Einstein, Ebu Talip ebedi cehennemlik mi?

Ayetler:
Al-i İmran/ 115. Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.
Bakara/ 217. Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.
Tevbe-17. Allah'a ortak koşanların, inkarlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah'ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedi kalacaklardır.

Cevap:
Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.Nisa:116

GANİMETLER KİMİN ? NE KADARI PEYGAMBERE VE ALLAH'A AİT?
İddianın gücü: Orta
İddia: 
Enfal-1.'de "ganimetler Allah'ın ve peygamberindir" denirken,
Enfal-41'de "ganimetlerin beşte biri Allah'ın ve peygamberindir" denir.

Ayetler:
Sana Enfalden soruyorlar. De ki: Enfal Allah'a ve Resulüne aittir. Allah'tan sakının ve aranızı düzeltin. Eğer mümin iseniz, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Enfal/1

- Eğer Allah'a ve (hak ile bâtılın) ayrılma gününde, o iki topluluğun karşılaştığı (Bedir) gün(ün)de kulumuz(Muhammed)e indirdiğimiz(âyetler)e inanmışsanız bilin ki aldığınız ganimetlerin beşte biri, Allah'a, Elçisine ve (Allâh'ın Elçisi ile) akrabalığı bulunan(lar)a, yetimlere, yoksullara ve yolcu(lar)a âittir. Allâh her şeye kadirdir. Enfal/41

Cevap :
Bu ayet, Bedir ganimetleri konusunda mücahitler arasında meydana gelen tartışmalar üzerine nazil olmuştur.
“Ganimetlerin Allah’a ait olması”, onların hükmünün, taksimat işlerinin Allah’a ve onun elçisine ait olduğu anlamındadır. Yani, ganimetler herkesin keyfine göre, alacağı bir mal değildir. Onların asıl sahibi Allah’tır. Öyleyse ganimetler, Allah’a ve onun emirlerini tatbik eden peygambere aittir. Hz. Peygamber (a.s.m), onları Allah’ın emirleri doğrultusunda mücahitler arasında taksim eder.

41. âyet ise Allah'ın kendine ait olanı nasıl dağıtmayı murat ettiğini açıklamaktadır.

Farklı bir görüş:
İki ayetin değişik olarak algılanmasının nedeni. ENFAL ( enfâli ) kavramıyla GANİMET (ganimtum) kavramının aynı şey olarak anlaşılmasından kaynaklanmaktadır. ENFAL ve GANİMET aynı şey değildir. ENFAL insanın istifadede üzerinde hiçbir emek harcamadığı Tabiat Varlıklarıdır, soranlar bunu sormaktadırlar, başka bir ifadeyle, toprak, sular, madenler v.s. nin sahiplenmede Mülkiyetinin kime ait olduğunu sormaktadırlar. Bu tür şeylerin savaşta elde edilmesi de gerekmez, İslam ülkesi coğrafik bütünlüğünün değerlerindendirler.

Enfal değerlerin, Allah’a mülkiyetinin manası, şahıslar tarafından kullanım dışında sahiplenemeyecekleri, Enfalin Peygambere ait olması ise, Peygamber devlet başkanı olduğundan, Enfalin İslam devletinin tasarrufunda olması demektir.

GANİMETLER ise, savaş meydanında elde edilen, tabiat dışında ki, para mal cinsinden şeylerdir. Enfal ile ganimetlerin uzaktan yakından bir birleriyle ilgisi yoktur. Fakat Meallerde Enfale de ganimet denerek, yanlış mana verilmektedir.
Not:Bu görüşe göre mallarda miras olmaması gerekir.Hatalıdır.

Not: Enfal 41'in, Enfal 1 'i nesh ettiğini savunanlar varsa da bu yanlış bir görüştür.Bu görüşte olanalar :Hz. Peygamber (sav) Bedir Savaşı'nda alınan ganimetlere bu âyetin hükmünü uygulamış, tamamı kendisine bırakılmış bulunan ganimetin beşte birini ayırmadan hepsini gazilere dağıtmıştır. Sonra ganimetin beşte birini ayırmasını, geri kalanı savaşa katılanlara dağıtmasını bildiren 41. âyet gelmiş ve bu âyetin hükmünü değiştirmiştir. (bk. İbn Kesîr, III, 549-550)

DİNDE ZORLAMA YOKTUR İLKESİ VE SAVAŞ AYETLERİ
İddianın gücü: Orta
İddia: Dinde zorlama yoksa, savaş ve cihad ayetleri ne demek oluyor?

Ayetler:
Din ve vicdan özgürlüğü ayetleri: (Müslümanların kendi içinde yaşayanlara yapacağı uygulama)
“Dinde zorlama yoktur. İman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır.” Bakara : 256
De ki: “Ey insanlar, sizin için ben sadece bir nezirim (uyarıcıyım)!”Hac:49
“Ey Muhammed, sen öğüt ver; esasen sen sadece bir öğütçüsün. Sen onlara zor kullanacak değilsin… Kim inkar ederse… Allah onu… azaba uğratır… Hesaplarını görmek bize düşmektedir” (Gaşiye Suresi, ayet 21-26).
“Ey Muhammed, eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, biz seni onlara bekçi göndermedik, sana düşen sadece tebliğdir” (Şûra Suresi, ayet 48).

“Ey Muhammed, seni yalanlarlarsa, ‘Benim yaptığım bana, sizin yaptığımı sizedir; siz benim yaptığımdan sorumlu değilsiniz, ben de sizin yaptığınızdan sorumlu değilim’ de… De ki, ‘Ey insanlar, Rabbinizden size gerçek gelmiştir. Doğru yola giren ancak kendisi için girmiş ve sapıtan da zararına olarak sapılmıştır; ben sizin bekçiniz değilim’…”(Yunus Suresi, ayet41-108).

(Ey Muhammed) sana düşenin… sadece tebliğ olduğunu bildir” (Nahl Suresi, ayet 82;)
Rabbin şüphesiz onlar arasında hükmünü verecektir…” denmektedir (Nemi Suresi, ayet 78).

…Rabbin kıyamet günü, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında şüphesiz aralarında hükmedecektir” (Casiye Suresi, ayet 17).

(Ey Muhammed!) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. De ki, ‘Bana sadece, sizin ilahınızın ancak bir tek Allah olduğu vahyedildi. Hala Müslüman olmayacak mısiniz?’ Eğer yüz çevirirlerse de ki, ‘(Bana emrolunanı) hepinize açıkladım. Anık size vaat olunan şey (mahşerde toplanma zamanınız) yakın mı, uzak mı, bilmiyorum’…”(Enbiya Suresi, ayet 107-109).

“Ey Muhammed… senin milletin Kur’an’ı yalanladı; ‘Cezanızı ben verecek değilim’de (onlara)” (Enam Suresi, ayet 68).
“Ey Muhammed, Kur’an’ı yalanlayanları bana bırak. Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız…” (Kalem Suresi, ayet 44-45).

“…Ey Muhammed… onları kıyamet günü ile uyar…” (Mü’min Suresi, ayet 18).

“… Şüphesiz (bu ayetler) değerli ve gücenilir katiplerin elleriyle (yazılıp) tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sayfalarda (yazılı) bir öğüttür; dileyen ondan (Kur’an’dan) öğüt alır…” (Abese Suresi, ayet 11-16).

İndirdiğimiz bu kitap mübarektir… Mekke ve çevresini onunla (uyarasın)korkutasın diye gönderilmiştir” (Enam Suresi, ayet 92).

“Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündeki kimseler elbette topyekün iman ederdi! Böyle iken, o halde sen inanmaları için insanları zorlayacak mısın?Yunus:99

“Eğer Allah dileseydi insanları tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri bir yana, hâlâ ayrılıktadırlar. Rabbin onları, ihtilâfa düşüp de saidler ve şakiler birbirinden ayrılsın diye yaratmıştır.”Hud:118/119

“De ki: ‘Bu Kur’ân Rabbinizden gelen bir haktır. Dileyen iman etsin, dileyen kafir olsun.’Kehf:29

Şüphesiz biz ona(insana ) doğru yolu gösterdik. İster inanır, ister inkâr eder.İnsan:3

Allah’tan bir rahmet eseridir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer sen huysuz ve katı kalbli birisi olsaydın, muhakkak onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları affet. Allah’ın da onları bağışlaması için dua et!...Ali imran:159

“De ki: Ey kitab ehli olan Hristiyan ve Yahudiler! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin: Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, Allah’ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim.’ Eğer onlar yüz çevirirlerse, siz deyin ki, ‘Şahit olun, biz Müslümanız.’”Ali İmran:65

Sabır Ayetleri:(İslami olmayan bir düzende Müslümanların tavrı)
“Sen (habibim) sabret! Şüphe yok ki, Allah’ın vaadi haktır. (Buna) kat’î iman beslemekte olanlar, zinhar seni (sabırsızlıkla) hafifliğe götürmesinler.”Rum:60

Öyleyse inkarcılara boyun eğme ve onlara karşı onunla (Kur'an'la) büyük bir cihad ver.Furkan:52

Rahman’ın kulları yeryüzünde mütevâzi yürürler. Câhiller kendilerine sataştıkları zaman ‘selâm’ derler.Furkan:63

“Onların Allah’ı bırakıp da taptıkları şeriklere sövmeyin ki, onlar da cahillikle hadlerini aşıp Allah’a sövmesinler. Her millete kendi işlediğini Biz böylece hoş gösterdik...”Enam:108

Hicret ayetleri: (İslami olamayan zalim ve baskıcı bir düzende)
Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, elbette Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır... Hacc:58

Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere yerleştiririz. Halbuki bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha büyüktür.Nahl:41

Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret eden, sonra cihad eden ve sabreden kimselerin yardımcısıdır...Nahl:110

İman edip de hicret edip, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler. İşte bunlar murada ermiş olan mutlu kullardır.Tevbe:20

Gerçekten de iman edip hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad veren, onları barındırıp yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Enfal:72

Melekler, kendilerine zulmeden kişilerin canlarını aldıklarında, onlara, "Ne işte idiniz?" derler. Onlar da: "Biz yer yüzünde zayıf kimselerdik." derler. Melekler: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de orada hicret etseydiniz ya?" derler. İşte bunların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü gidiş yeridir.Nisa:97

Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de bulur. Her kim Allah'a ve Peygamberine hicret etmek maksadıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, kuşkusuz onun mükafatı Allah'a düşer.Nisa:100

Şüphesiz ki iman edenlere, Allah yolunda hicret edip, cihad edenlere gelince, işte onlar, Allah'ın rahmetini umarlar. Bakara:218

Barış ayetleri:(İslami devletin/otoritenin tavrı)
“Eğer sizden uzak durur, sizinle savaşmaz, size barışı teklif ederlerse Allah onlara dokunmanıza izin vermez.”Nisa:90
“Sizinle din hususunda savaşmamış, sizi yurdunuzdan çıkarmamış olanlara iyilik yapmaktan ve adalet etmekten Allah sizi men etmez.”Mümtehine:8

“Eğer müşriklerden biri eman dileyip yanına gelmek isterse, onu yanına al ki, Allah’ın sözünü işitsin, sonra onu emniyet içinde bulunacağı yere ulaştır. Çünkü onlar bilmez bir topluluktur.”Tevbe:6

 “Ey iman edenler, Allah yolunda harbe çıktığınız zaman, (meselelerin) tam açıklanmasını bekleyin. Size, (Müslümanca) selam verene, dünya hayatının geçici menfaatlerini arayarak, ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin.”Nisa:94

Savaş Ayetleri: (Baskı ,haksızlık yapan ; din ve vicdan özgürlüğünü yok eden otoriteye karşı İslami devlet/otorite eliyle)

“Ey Peygamber! Kafirlerle ve münafıklarla savaş ve onlara sert davran. Yerleri cehennemdir onların. Orası ne kötü bir varış yeridir” (Tevbe Suresi, ayet 73; Tahrim Suresi, ayet 9).

“Dinde zorlama yoktur. İman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır.” Bakara : 256

Kendileriyle savaşa girişilenlere, zulme uğradıklarından dolayı savaşmaya izin verildi… Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir. Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah'a varır. Hac:39-40-41

“Size harp açanlarla, Allah yolunda, siz de döğüşün (müdafaa harbi yapın), ancak aşırı gitmeyin. Şüphesiz ki Allah aşırı gidenleri sevmez. Onları (size savaş açanları) nerede yakalarsanız öldürün, onları sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) çıkarın. Fitne katilden beterdir.”Bakara:190-191

“Fitne kalmayıp, din, yalnız Allah’ın olana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse siz de vazgeçin. Zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.”.Bakara:193,Enfal:39

“Size ne oluyor da, 'Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder...' diyen zavallı çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz.”Nisa:75

Cevap:
Bu konu iki başlık altında incelenir:
A.Müslümanların azınlıkta olduğu, İslami olmayan bir devlette yaşayan  Müslümanların uygulaması.
B.Müslümanların çoğunlukta olduğu ve İslami bir devletin yönetiminde Müslümanların uygulaması.

A.Müslümanların azınlıkta olduğu, İslami olmayan bir devlette yaşayan  Müslümanların uygulaması:
Burada peygamberi metod devreye girer.Sabır ve hicret...
1.Müslümanlar dinlerini özgürce yaşayabiliyor, örgütlenebiliyor ve her türlü hakkını kullanabiliyorsa burada barış içinde yaşarlar.( Mekke dönemi ve Habeşistan dönemi)
2.Baskı ile karşılaşıyorsa önce sabrederler .Direnmek için  gerekli güçleri yoksa daha rahat yaşayacakları yere hicret ederler.

B.Müslümanların çoğunlukta olduğu ve İslami bir devletin yönetiminde Müslümanların uygulaması.

1.Din ve vicdan özgürlüğü:
Birey olarak hiç kimsenin dinine ve dini yaşayışına müdahale edilmez.Dine müdahale etmeme ilkesi o kişinin de İslami değerlere saygısını gerektirir.Din ve vicdan özgürlüğü rezillik ve fuhşiyyat özgürlüğü değildir.Bir müşrik evinde şarabını içebilir.Fakat bu işi sokakta yapamaz.Aynı şekilde kadınları çok açık kıyafetlerle sokakta dolaşamaz.

2.İslam barış ve sulh dinidir.Barışın ve sulhun yer yüzüne yayılmasını ister.Bu nedenle gerek bireyler gerekse İslami devlet/otorite ,İslamın yayılması için tebliğ görevinde bulunur.Tebliğe engel yoksa, başkaları için zulüm de yoksa zaten sorun yoktur.Barış söz konusudur.
Tebliğ engelleniyorsa ve zulüm de varsa  meseleler öncelikle barış ve sulh yoluyla halledilmeye çalışılır.Zalimler  önce Müslümanlığa davet edilirler.İkinci şans olarak da cizye ödemek şartıyla din ve vicdan özgürlükleri garanti altına alınır.Bunu kabul etmemek özgürlüklere  ve Allah'ın düzenine kafa tutmak anlamına gelir ki bu durumda savaştan başka yol yoktur.

3.Cihadın bir çeşidi olan savaş..: İslâm’da hiçbir zaman kan dökmek, toprak kazanmak, ganimet elde etmek için savaş yapılmaz.Cihad da sadece savaşla olmaz. İslâm'ın cihad anlayışında ilmen cihad da bulunmak hepsinin üzerindedir.Bireyler ilmen cihad ederken devletler/otoriteler savaş ile cihad ederler.
Cihad izni “dini yaymak” değil “dini yaymanın önündeki engelleri bertaraf etmek” amacıyla verilmiştir.”. “Savaş ilan etmeyene dokunmamak” asıldır. Âyetler bize, “dine karşı çıkanlarla” değil, “karşı çıkanların içinden, savaş açanlarla” savaşmayı emrediyor. Dini yaymak için değil, din hürriyetini sağlamak için savaş yapılır.
Peygamberin savaş gerekçelerine baktığımızda: Kâbe'yi ziyaretten men etmek, Rasulullah (a.s.m.)’a suikast tertip etmek, Müslümanları memleketlerinden çıkmaya zorlamak, Müslümanlarla varılan sulh anlaşmalarını bozup ihanette bulunmak olduğunu görürüz.

DİNDE ZORLAMA YOKSA FETİHLERİN VE SAVAŞLARIN NEDENİ NE İDİ? İSLAM YAYILMACI BİR DİN Mİ?CİZYE SÖMÜRÜ DEĞİL Mİ?
İddianın gücü: Orta
İddia: İslam savaş dinidir.Ci­had, bütün dünya Müslüman olunca­ya veya İslâm hâkimiyetine boyun eğinceye kadar Müslüman olmayanlarla sa­vaşmayı ifade eder.

Ayetler:
“Dinde zorlama yoktur. İman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır.” Bakara : 256

“Fitne kalmayıp, din, yalnız Allah’ın olana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse siz de vazgeçin. Zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.”.Bakara:193,Enfal:39

Hadis:
“Ey in­sanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin, Allah (c.c.)’tan afiyet (esenlik ve ba­rış) dileyin. Fakat düşmanla karşılaşınca da sabredin ve bilin ki cennet kılıçların gölgesi altındadır.”Buharî, Cihad, 112, 156; Müslim, Cihad, 19-20; Ebû Davûd, Cihad, 89.

Selman b. Büreyde babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Allah’ın Resulü bir kimseyi şeriyye komutanı tayin ettiği zaman ona şu tembihte bulunurdu:
-Müşriklerden olan düşmanlarınla karşılaştığın zaman onları üç haslete çağır. Kim bu konuda senin çağrına uyarsa kabul et ve onlardan el çek. Onları İslam’a çağır. Çağrına uyarlarsa kabul et ve onlardan el çek. Sonra onları muhacirlerin yurduna göç etmeye çağır ve kendilerine haber ver: Eğer göç etmezlerse Müslüman bedeviler statüsünde olacaklardır. Müslümanlar için yürürlükte olan hüküm onlar için de işleyecektir. Müslümanlarla birlikte savaşmadıkça "fey" ve ganimetten payları olmayacaktır. Eğer İslam’a girmeye karşı çıkarlarsa onlardan cizye vermelerini iste ve kendilerinden el çek. Eğer buna da karşı çıkarlarsa Allah’tan yardım dileyerek onlarla savaş." ed-Dârimî, Ebû Muhammed, Abdullah b. Abdurrahman, es-Sünen (Sünen-i Dârimî), Siyer, 8; eş-Şâfiî, el- Ümm, IV, 95. Müslim, Cihad, 3; İbn Mâce, Cihâd 38;

Cevap:
İslam barış dinidir.İslam dini Allah'ın tevhidini tüm insanlara ulaştırmak ister.Bunu yaparken de tebliğ metodunu kullanır.Tebliğin tıkandığı yerde, zulmün olduğu yerde ise savaş ve dolayısıyla cihad başlar.Bu nedenledir ki peygamber kabilelere tebliğciler göndermiş (hatta bunların pek çoğu Reci olayında ve Bir-i Maune'de öldürülmüştür),tebliğ mektupları yazmıştır.Tebliğ mektuplarına verilen olumsuz cevaplara karşın bile gerekmedikçe savaşmamıştır.
Yapılan fetih ve savaşlar tebliğin tıkanması ve zulmün devam etmesi nedeniyle yapılmıştır.

Peygamberin yaptığı savaşların sebeplerine bakacak olursak:
1. Düşmanla mücadele edecek güce sahip olduklarını hissettirme
Hz. Peygamber’in bazı savaşları, özellikle Bedir Savaşı’ndan önce yapılan seriyyeler, Medine’de İslâm’a ve müntesiplerine düşmanlık duyguları besleyen müşrik ve Yahudilere, Müslümanlara saldırı için fırsat kollayan Mekkeli müşriklere, Müslümanların bir güç olduğunu gösterme, İslâm’ı tebliğ konusunda özgürlük alanı oluşturma ve saldırılara karşı varlıklarını korumayı hedeflemektedir.
Bu seriyyeler, Müslümanların varlığını ve gücünü gösteren ve netice itibariyle de tebliğin önündeki engelleri açmaya yönelik mücadelelerdir. O dönemde bölgede kaba kuvvetin hâkim olması, kuvvetlinin haklı gösterilmesi ve mazluma hayat hakkı tanınmaması, Hz. Peygamber’in bölgede emniyeti temin etme düşüncesiyle askerî müfrezeler göndermesine sebep olmuştur. Sîfü’l-Bahr ve Rabığ seriyyeleri ile Ebvâ, Buvat, Hamrâu’l-Esed ve Küçük Bedir gazaları bu maksatla gerçekleştirilmiştir.

2. Saldırının finansal kaynaklarını kesme
Nitekim Bedir Savaşı, Kureyşin ticaret kervanlarından elde ettiği kazançla giriştiği savaş hazırlığına engel olma gerekçesiyle yapılmıştır. Uhud Savaşı da Bedir mağlubiyeti sonrası Hz. Peygamber’den intikam almak düşüncesiyle, Ebu Süfyan’ın Şam ticaret kervanının geliriyle hazırlanmıştı.
Savaşa hazırlanmada böylesine önemli bir yaptırım olan ticaret kervanlarının takibiyle finansal kaynakların kesilmesi, Müslümanları sürekli tehdit eden Mekkeli müşriklere karşı Sîfü’l-Bahr, Rabığ, Harar, Nahle, Karde ve Îs seriyyeleri ile etkili bir yaptırım olarak kullanmıştır.

3. Saldırılara karşı savunma yapma
Ahzab birliği karşısında, Medine’yi savunma durumunda kalan Müslümanlar, savaş esnasında Kureyzalıların ihanetiyle tehlikeli anlar yaşamıştır. Hz. Peygamber, Medine döneminde özellikle Yahudilerin Müslümanlara karşı takındıkları düşmanca tavırlarıyla mücadele etmek ve gelebilecek muhtemel saldırıya karşı hazırlıklı olmak zorunda kalmıştır. Bu sebeple Bedir, Uhud ve Hendek savaşları, hem meşruiyet açısından hem de savaş stratejisi açısından saldırılara karşı savunmanın hedeflendiği en önemli savunma savaşlarıdır.

4. Düşman hakkında bilgi toplama
Savaşlardan önce bilgi toplamak için keşif kolları ve casuslar gönderilmiştir. Nahle, Birinci Zû’l-Kassa, Vâdi’l-Kura’, İkinci Cinab, Huneyn, Abdullah b. Revaha ve Hayber seriyyeleri, ansızın saldırma ihtimali olan düşman hakkında istihbarat elde etmek için tertiplenmiştir.

5. Anlaşmaların ihlal edilmesi ve ihaneti cezalandırma
Hicretten sonra Peygamber Efendimiz'in (s.a.s.) Medine’de yaptığı Medine Vesikası ile Hudeybiye barış anlaşmasının ihlâli, bazı savaşların meydana gelmesinin temel sebebini oluşturmuştur.
Hicretten sonra Mekkelilerle başlayan savaş dönemi, Hudeybiye Anlaşması’yla sona ermişken, Kureyşlilerin ihlâliyle bu anlaşma da bozulmuştur. Bu gerekçeyle Hz. Peygamber onları tedip gayesiyle Mekke üzerine yürümüştür.
Hz. Peygamber’in müşriklerle olduğu gibi Medine’deki Yahudi kabileleriyle savaşları da yapılan anlaşma hükümlerine aykırı hareket etme ve anlaşma hükümlerine muhalif olarak düşmanla işbirliğine kalkışma gibi meşru sebeplerle yapılmıştır. Kaynuka, Nadir ve Kureyza oğulları Yahudilerine karşı yapılan savaşlar, anlaşmalara ihanetin bir neticesi olarak meydana gelmiştir.
İşte bu durum Kaynuka, Nadir, Kureyza oğulları gazaları ile Mekke fethinin temel gerekçesini oluşturmuştur.

6. Baskın ve talanı cezalandırma
Hz. Peygamber ve Müslümanlara ait yaylım hayvanlarının yağmalanması ve bu sırada Müslümanlardan bazılarının şehit edilmesi, bir kısım seriyyelerin sebebini oluşturmuştur. Meşru müdafaa sırasında verilen mal, can gibi zayiat, İslâm hukuku açısından herhangi bir cezayı gerektirmez. Harar, II. Zû’l-Kassa, Tarif, Fezare oğulları, Ükl ve Uraniler, Meyfaa seriyyeleri ile Kureyza oğulları, Safevân/Birinci Bedir, Sevik ve Dûmetü’l-Cendel gazaları, değişik sebepleriyle birlikte Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Müslümanlara ait malların yağmalanması veya yağmalanma teşebbüsü sırasında Müslümanlardan bazı kişilerin şehit edilmesi gibi saldırı ve hâdiseler neticesi meydana gelmiştir.

7. Düşmanın taraftar bulmasını engelleme
Bazı kabilelerle, düşmandan önce anlaşma yapmak suretiyle bu kabilelerin düşman safında yer almasını önlemek ve barış zemini oluşturmak için anlaşmalar yapılmıştır. Ebvâ ve Zû’l-Uşeyre gazaları barış anlaşmasını fiilen hayata geçirmek için gerçekleştirilmiştir.

8. Saldırı haberinin alınması üzerine yapılan müdahaleler
İstihbaratla bir saldırı hazırlığının kesin olarak alınması da meşru bir mukabele sebebi olmaktadır. Birinci Zû’l-Kassa, Karkaratü’l-Küdr, Bahran, Dûmetü’l-Cendel, Müreysi, Vâdi’l-Kura’, Türebe, Necid/Hevazinler, Meyfaa, Cinab, Zatü’s-Selasil, Bekir oğulları, Abdullah b. Revaha, Hayber, Gâbe, Kutbe b. Amir seriyyeleri ile Gatafan, Katan, Zâtu’r-Rika’, Huneyn, Taif, Hayber, Fedek gazaları ve Tebük seferi, düşmanın saldırı yapacağı bilgisinin alınması üzerine sevk edilmiştir. Sayıca fazlalığı dikkate alındığında, gaza ve seriyyelerin çoğunun saldırı haberinin alınması neticesi meydana geldiği görülecektir.

9. Zulme uğrayan Müslümanlara yardım etme
Hz. Peygamber’in Huzaa Kabilesi’ne yardım etmesi, Bi’r-i Maûne seriyyesi ve Dûmetü’l-Cendel gazası, Hz. Peygamber’in zulme maruz kalan Müslümanlara yardım için yapmak zorunda kaldığı askerî müdahalelerdir.

10. Tebliğin önündeki engelleri bertaraf etme
Tebliğ, Hz. Peygamber ve Müslümanların aslî vazifesi olduğuna göre, her durumda Allah’ın adının bütün dünyaya barış şartlarında ulaştırılması hedeflenmiştir. Düşmanın kaçınılmaz olarak savaşın içine çektiği durumlarda bile, tebliğ görevi ihmal edilmemiştir.
Allah Resulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) davet maksadıyla gönderdiği seriyyeler arasında Ka’b b. Umeyr’in başkanlığındaki Zât-ı Atlah, Amr b. Âs’ın Zatü’s-Selasil, Abdurrahman b. Avf’ın Dûmetü’l-Cendel ve Halid b. Velid’in Cezime seriyyeleri sayılabilir.
Hz. Peygamber, bazen bir talep karşısında bazen de herhangi bir talep olmaksızın, sırf İslâm’ı tebliğ gayesiyle bazı kabile ve devletlere heyetler göndermiştir. İslâm’ı tebliğ etmenin dışında hiçbir maksadı olmayan bu heyetler, pusuya düşürülmek ve ihanete maruz kalmak suretiyle şehit edilmiştir. Reci’, Bi’r-i Maûne, Süleym oğulları, Zât-ı Atlah, Zâtü’s-Selasil, Cezîme oğulları, Uman, Bahreyn ve Dûmetü’l-Cendel seriyyeleri, değişik sebepleri olmakla birlikte, ağırlıklı olarak İslâm’ı çevre kabile ve devletlere tebliğ için gönderilmiş tebliğ heyetlerinin öldürülmesi ile sonuçlanmıştır.
Kendi iradeleriyle, kabilelerinin İslâm’a meyilli olduklarını ileri sürerek Hz. Peygamber’den (s.a.s.) tebliğ heyeti talep edenlerin, gönderilecek tebliğ heyetini emanla koruyacaklarını taahhüt etmelerine rağmen, heyeti pusuya düşürerek şehit etmeleri, bazı gaza ve seriyyelerin sebebini oluşturmuştur. Zâtu’r-Rika’ gazası ile Cemum, Meyfaa, Âmir oğulları, İkinci Sîfü’l-Bahr ve Hayber seriyyeleri, barışçı tebliğ heyetine karşı yapılan saldırıları etkisiz hâle getirmek için yapılmıştır.

11. Elçilere kötü muamele yapılmasını ve onların öldürülmesini cezalandırma

Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem), Hudeybiye Anlaşması’ndan sonra bölge ülkelerin hükümdarlarına, İslâm’a davet maksadıyla elçiler göndermiştir. Bu hükümdarlardan bazıları tebliğ çağrısına olumlu cevap vermiş, bazıları da sadece olumsuz cevap vermekle kalmamış, elçilere ve gıyaben Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Müslümanlara nezaket sınırlarını zorlayan hattâ hakarete varan davranışlarda bulunmuştur. Hımsa, Kurayt oğulları ve Kuratalar seriyyeleri ile Mû’te seferi, bu sebeple gerçekleştirilmiştir.

12. Düşmanın savaş ilânına cevap verme
Düşmanın savaş ilân etmesi Hz. Peygamber’in gaza gerekçeleri arasında yer almaktadır. Bunun tek örneği Küçük Bedir gazasıdır.

Günümüzden örnek verecek olursak demokratik ülkeler tebliğin yapılabildiği ülkelerdir. Dolayısıyla barış içinde yaşanılabilir.Fakat Müslümanlara zulüm yapılan, mabetlerinde ibadetleri engellenen Filistinliler ve İsrail için cihad söz konusudur.

Komşu devletlerden ve kabilelerden neden cizye alındı:
Peygamber zamanında İslamiyeti kabul etmeyen komşu kabilelerden ve otoritelerden cizye istenmiştir ve bazılarından da alınmıştır.Cizye istenilen ortam kafir ve müşriklerin İslamı yok etmek istedikleri ve saldırdıkları veya saldırı planladıkları bir dönemdir.Bu dönemde bir devlete cizye (vergi)  vermek onu tanımak ve onunla barış içerisinde kalmak anlamına geliyordu.Bu nedenledir ki Müslümanlar dost ve düşmanlarını görebilmiştir.Zaten cizye ödeyen kabileler daha sonra Müslüman olmuştur.
Gayr-i Müslimlerle cizye karşılığın­da yapılan antlaşmadan (zimmet akdi) gü­dülen gaye Müslümanlara karşı açılan savaşın şerrini defetmek, düşmanın savaşı terk ederek Müslümanlarla barış içine girmesini sağlamak, diğer düşmanlarla işbirliğine girmesini önlemek  ve tarafını belli etmesini sağlamaktır.
Cizye ödeyen kabileler İslam devletinin koruyuculuğunu ve müdafaasını hak edip kendi dinlerini yaşama özgürlüğünü de kaybetmiyorlardı.
Hz. Ali buyuruyor ki: "Gayri müslimlerin cizye vermelerinden gaye, can ve mallarının bizim can ve malımız gibi masum olmasıdır."
Bir de tamamen Müslüman devletinde yaşayan azınlıkta olan gayrimüslimler  vardı ki; bunlar da cizyelerini ödeyip Müslümanların içinde Müslümanların sahip olduğu tüm insan haklarına sahip oluyordu.

Özet: Baskı ve zulüm yoksa işgal ve fetih yoktur.Aksi takdirde cizye alınır veya tamamen fetih yapılır.Kişilerin dininin değiştirilmesi söz konusu değildir. Müslümanlardan öşür ve zekat alınır ve askere giderler. Gayrimüslimlerden ise bunların yerine haraç ve cizye alınır.




ALLAH SAVAŞ ESİRLERİNİN ÖLDÜRÜLMESİNİ İSTEDİ Mİ? ENFAL :67
İddianın gücü: Yüksek
İddia: Enfal:67'de Allah ,peygambere neden esir aldın onları öldürseydin  daha iyi olurdu diyor.Hani İslam insancıldı?

Ayetler:
.... kıran kırana gerçekleşmiş sıcak bir savaş sonucu olmadıkça bir peygambere esir almak yakışmaz...Enfal:67
Eğer Allah'ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı aldıklarınızdan dolayı size büyük bir azap dokunurdu.Enfal:68
Artık elde ettiğiniz ganimetten halâl ve hoş olarak yeyin ve Allah’dan korkun... Enfal:69
Ey Nebi! Esirlerden elinizde bulunanlara de ki: "Eğer Allâh kalplerinizde bir hayır (iman) bilirse, size, sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar!..Enfal:70

(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin...Muhammed:4

Cevap:
Savaş esirlerine yapılacak muamele Muhammed:4 'te açıkça belirtilmiştir.Enfal:67 ,Enfal:7'nin açıklamasıdır :
"Hatırlayın ki, Allah size, iki taifeden (kervan veya Kureyş ordusundan) birinin sizin olduğunu vadediyordu; siz de kuvvetsiz olanın (kervanın) sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve (Kureyş ordusunu yok ederek) kâfirlerin ardını kesmek istiyordu."ayetinde belirtilen "iki taifeden" biri olan kervanı kastetmektedir ve kıran kırana bir savaş yapmadıkça esirler (ganimetler) (fidye) almak size yakışmaz anlamındadır.

Ben size iki topluluktan birini vaad etmiştim ve zahmetsizce esir almamanız gerektiğini bildirmiştim.Savaşı kazandınız vaad gerçekleşti.Bu sırada esir de aldınız.Enfal :67 ayetine bakarak esir aldıklarınız için pişmanlık duymayın.Vaad gerçekleştiği için esir alıp ganimetlerden faydalanabilirsiniz.(Enfal 68/70)